6 Temmuz 2011 Çarşamba

ADLİ TIP Ders Notları - 20

20. TRAFİK TIBBI




Ülkemizde çok yüksek oranda trafik kazası meydana gelmekte olup, her yıl on binlerce kişi bu kazalarda yaralanmakta ve binlerce kişi ölmektedir. Yaralanmaların önemli bir kısmında ortaya çıkan sakatlık halleri de göz önüne alındığında; trafik kazalarının en önemli sosyal problemlerimizden biri olduğu açıktır.

Trafik kazası sonucu meydana gelen yaralanmaları yayalarda, sürücüde, önde ve arkada oturan yolcularda ayrı ayrı inceleyeceğiz.

Yayalarda meydana gelen yaralanmalarda sonucu etkileyecek faktörler arasında, yayanın kişisel özellikleri, çarpan araca göre konumu, kendisine çarpan aracın türü ve çarpma hızını sayabiliriz.

Araç içindeki kişilerde sonucu etkileyecek faktörler arasında ise; kişisel özellikler yanında araç içerisindeki konumu, kazanın oluş şekli, çarpma hızı, emniyet kemeri veya boyun desteği bulunup bulunmaması, aracın türü ve teknik özellikleri gibi faktörler rol oynayacaktır.

Yayalarda Meydana Gelen Lezyonlar

Yayanın kişisel özelliklerini bir yana bırakacak olursak; çarpma esnasında oluşacak lezyonların özelliği ve ağırlık derecesi iki faktöre bağlı olacaktır. Bunlardan biri aracın türü, diğeri de aracın çarpma esnasındaki hızıdır.

Yayada meydana gelecek lezyonlar, oluşum nedeni açısından da ikiye ayrılabilir. Bunlardan ilki direkt olarak aracın çarpmasına bağlı olarak oluşan “primer lezyonlar”dır. Diğeri ise çarpma etkisi ile düşen, fırlayan veya buna benzer yerlere çarpması ile oluşan “sekonder lezyonlar”dır.

İlk olarak yayaya otomobil veya benzeri küçük ve alçak bir aracın çarptığını düşünelim. Eğer araç ani ve sert frenleme nedeniyle şahsı üzerinden fırlatmayacak kadar düşük bir hızla çarparsa; tamponu diz seviyesinin biraz altında bacak veya bacaklara temas eder ve şahıs aracın önüne düşer.

Oluşan künt travma sonucu ekimoz, hematom, künt travmatik yara veya kırık şeklinde her türlü travmatik lezyon oluşabilir. Bunlardan en önemli özellik; lezyonların diz altı veya diz seviyesinde bulunuşudur. Ekimozun yeri ve şekli, kırığın tek veya her iki bacakta bulunuşu, kırığın niteliği ve açılanma yönü gibi özelliklerden çarpma esnasında yayanın pozisyonu, yönü, yürüyüp yürümediği konusunda bazen fikir edinilebilir.

Maketler üzerinde yapılan deneysel çalışmalar göstermiştir ki; eğer araç yayaya 20 km/saat civarında bir süratle köşe kısmı ile çarparsa, yaya yana doğru savrulur ve fırlar. Bu esnada aracın çarpması esnasında primer lezyonlar, fırlayan şahsın düşmesi veya bir yere çarpması sonucu ise sekonder lezyonlar oluşur.

Aynı şiddetteki bir çarpma aracın orta kısmında gerçekleşirse; yayanın ayakları yerden kesilir ve hızla kalçası ile kaputa, kafası ile ön cama çarpar. Araca adeta yapışan kişi, bir müddet için aracın hızına erişmiş olur. Ancak aracın hızı azalınca öne düşer ve bu kez de bir müddet aracın önünde sürüklenir veya aracın altında kalabilir. Bazen ön cama çarpma esnasında camın kırılması sonucu şahıs aracın içine girebilir.

Eğer aracın sürati çarpma esnasında 60 km/saat üzerinde ise; şahıs kaput ve ön cama çarptıktan sonra aracın üzerinden arkaya fırlar. Oldukça yükselen ve büyük bir süratle yere düştüğünde çok ciddi sekonder lezyonlar oluşur.

İkinci olarak da şahsa kamyon, otobüs, minibüs veya benzeri daha yüksek bir aracın çarptığını düşünelim. Böyle bir durumda ilk temasa bağlı primer lezyonlar daha yukarılarda, kalça, gövde ve baş seviyesinde görülür. Örneğin tamponun oluşturduğu primer lezyon kalça seviyesine çıkar. Aracın daha yüksek kısımları ise gövde ve kafaya çarpar. Ancak burada farklı olarak aracın çarpma esnasındaki hızı çok fazla olsa bile kişi aracın üzerinden fırlayamayacağı için eğer yana doğru savrulmuşsa aracın önüne düşer ve altında kalır.

Tüm bu travmatik etki şekillerinin oluşumu esnasında yayada özelliği olan birtakım lezyonlar meydana gelmektedir.Bunlardan ilki tamponun çarpmasına bağlı olarak oluşan “tampon kırıkları”dır. Genellikle otomobil gibi alçak araçlarda tampon ilk temas noktası olup, dizin hemen altında veya sürücünün sert olarak frene basması durumunda bacakların orta kısmında tibia-fibula kırığı oluşur. Bu kırık açık ve kapalı kırık şeklinde olabilir. Ya kama şeklinde veya spiral şeklindedir. Kama şeklinde olduğunda, kamanın uç kısmı çarpmanın yönünü gösterir.

Yayada oluşan diğer bir tipik lezyon yine otomobil çarpmalarında kalça bölgesinde meydana gelen hematomdur. Aracın tamponu hızla bacaklara çarptığında, şahıs yukarıda kalan ağırlık merkezi etrafında döner ve kaputun ön tarafına kalça kısmı ile çarpar. Bu esnada tanjansiyel gelen kuvvetlerin etkisi ile çarpma bölgesinde cilt ve cilt altı, alttaki adalelerden ayrılarak bir cep oluşur. Buraya fazla miktarda kan birikebilir. Oluşan bu hematom palpe edilebilir. Bu çarpmadan sonra şahıs geriye doğru kayıp kafasını ön cama çarpınca; şaçlı deride künt travmatik yara ve cam kesileri, kafatasında ise çeşitli nitelikte kırıklar oluşabilir.

Yayalarda görülebilecek özel lezyonlardan biri de, aracın çarptığı kısmının şekilli bir ekimoz oluşturmasıdır. Tampon, radyatör, far gibi kısımlar çarpma bölgesinde şekilli bir ekimoz oluşturabilmektedir.

Aracın şahsın üzerinden geçtiği durumlarda lastik izleri cildin üzerinde şekilli ekimoz oluşturabilir. Üzerinden geçen aracın tespiti açısından bu lezyonun fotoğraflarının çekilmesi gereklidir. Yine hızla dönen tekerleklerin ekstremitelerin üzerinden geçmesi durumundan; cilt ve cilt altı tamamen sıyrılarak adaleler açığa çıkabilir. Lastik izlerinin bulunduğu tarafın ters tarafında zemine basma ve sıyrılma ile oluşan geniş ve içerisinde çizgisel hatlar bulunan sıyrıklar oluşur.

Yayalarda en sık olarak görülen ve ölüme yol açan lezyonlar; kafatası kırıkları ile beraber kafa içi kanamalar, boyun omuru ile beraber medulla hasarları ve ekstremite amputasyonlarıdır. Göğüs ve batın yaralanmaları nispeten daha azdır.

Bazı durumlarda aracın kişiye ayakta iken mi çarptığı yoksa yerde iken üzerinden mi geçtiğinin tespiti istenebilir. Tek araç söz konusu ise böyle bir ayrımın yapılması mümkün olabilir. Özellikle pelvis, göğüs, kafa gibi vücut bölümlerinde ezilme tarzındaki kemik ve iç organ hasarlarını saptanması, aracın şahsın üzerinden geçtiğini gösterir. Cildin üzerine tekerlek lastik izlerinin çıkması şeklindeki şekilli ekimozların varlığı, önemli bir ayrım kriteridir. Hızla dönen tekerleğin oluşturduğu cildin yüzülmesi şeklindeki lezyonlar da bu açıdan önem taşır.

Ancak aracın şahsa çarptıktan sonra üzerinden geçmesi veya bir araç çarptıktan sonra diğerlerinin üzerinden geçmesi gibi durumlarda, çok fazla sayıda ve komplike lezyonların bir arada bulunacağı ve ayrımın güçleşeceği açıktır.

Bazen yayaya kaç aracın çarptığının tespiti istenebilir. Burada elbette ki mevcut travmatik lezyonların konumu, niteliği ve sayısı önemlidir. Ancak bunların bir bölümünün sekonder yaralar olabileceği ve bazen sekonder yaraların primer yaralardan daha ağır olabileceği hiç unutulmamalıdır. Böyle bir durumda cesedin üzerindeki materyallerden de yararlanılabilir.

Aracın içindeki şahıslarda meydana gelen lezyonları da ayrı ayrı inceleyeceğiz.



Sürücüde Meydana Gelen Lezyonlar

Önden bir çarpışma durumunda sürücü eylemsizlik kuralı gereği ileri doğru fırlayacaktır. Bu esnada emniyet kemerinin takılı olup olmaması önemli bir rol oynar. Eğer emniyet kemeri takılı değilse, şoförün öne doğru olan ani hareketi sınırlanmadığı için başını ön cama veya ön canım yukarı kısımlarına çarpar. Bu çarpmanın etkisi ile alında sıyrık, ekimoz, hatta derinin yukarı doğru sıyrılması şeklindeki tipik lezyon oluşur. Bu çarpma esnasında kafa kaidesinde petroz kemiklerinin uzun ekseni boyunca uzanarak sellaya ulaşan kırıklar oluşur. Yine beyin omurlarında hasar meydana gelir. En sık rastlanılanı; atlanto-oksipital eklemde luksasyonla beraber medulla yaralanmasıdır.

Bu esnada bacaklar ön panele, direksiyon ise göğüs ve batına çarpacaktır. Çarpışmanın şiddetine bağlı olarak şoför ön camdan dışarıya da fırlayabilir.

Çarpma esnasında ayağın tabana yaptığı ani basınç sonucu; bacak kemiklerinde kırıklar, kalça ekleminde çıkık ve kırık oluşabilir. Yine dizlerin ön panele çarpması sonucu femur kırığı, direksiyonun göğüse ve batına çarpması ile kot kırıkları ve iç organ lezyonları oluşabilir. Bu lezyonların en sık karşılaşılanları; akciğer kontüzyon ve rüptürü ile kalp ve büyük damarların kontüzyon ve rüptürüdür. Karaciğer ve dalaktaki kontüzyonlar ile subkapsüler ve transkapsüler yırtıklar ile de sıklıkla karşılaşılabilir. Bazen direksiyon simidine uygun biçimde göğüste şekilli bir ekimoz ve sıyrık oluşabilir.

Çarpma esnasında araçta ileri derecede deformasyon oluşursa; bunun sonucunda aracın çeşitli kısımlarının şoförü sıkıştırması ile de yaralanmalar oluşabilir. Çoğu kez tanık olduğumuz gibi direksiyon ile koltuk arasına sıkışan şoför, güçlükle çıkarılabilmektedir.

Şoförde meydana gelebilecek önemli lezyonlardan biri de çarpma esnasında kafanın ani olarak ileri-geri gidişine bağlı olarak boyun omurlarında meydana gelen hasarlardır. Boyun yaralanmalarında da bahsettiğimiz gibi “kamçı hareketi” denen bu etki sonucu ölümcül beyin sapı ve medulla lezyonları ortaya çıkmaktadır.

Şoförde rastlanabilecek ilginç lezyonlardan biri; ayak tabanındaki fren pedalı izidir. Çarpmadan hemen önce kuvvetle frene basarken, aynı anda çarpmanın etkisi ile ayak tabanına doğru ters bir kuvvet oluşunca; fren pedalının izi ayakkabının tabanına çıkabilmektedir.

Eğer şoför emniyet kemerini takmışsa; kemerin oluşturduğu lezyonlar ortaya çıkar. Çeşitli tipte emniyet kemerleri olmakla beraber en yaygın olarak kullanılanı üç noktadan sabitlenen kemerlerdir. Bu kemerler çarpma esnasında kot kırığı, klavikula kırığı, göğüs ve batın organlarında yaralanmaya neden olabilir. Ancak emniyet kemerinin bu tür lezyonlara yol açacağı kadar şiddetli bir çarpmada, kemerin takılı olmaması durumunda, yukarıda sözünü ettiğimiz çok daha ağır lezyonlar ortaya çıkmaktadır. Bazen göğüs ön kısmında yukarıdan aşağı çapraz olarak ve batında yatay biçimde ekimoz ve sıyrık şeklinde kemere uyan lezyon görülebilir.

Araca başka bir aracın sol taraftan çarptığı durumlarda; buna uygun olarak sürücüde sol taraf ağırlıklı lezyonlar görülecektir.

Arkadan çarpmalarda en sık rastlanan lezyon kamçı hareketine bağlı olarak boyun omurları ve medulladaki hasardır. Arka tarafta boyunluk olmayan hallerde bu etki artar.

Elbette ki aracın takla attığı veya taban-tavan yönünde deforme olduğu hallerde çok daha değişik ve her türde lezyonlar meydana gelebilmektedir.

Sürücü ve diğer yolcularda ortaya çıkabilecek lezyon da küçük cam kesileridir. Aracın ön camlarının ortasında ince bir plastik vardır. Bu plastik kırıldığında camın parçalara ayrılmasını engeller. O yüzden ön cama çarpmalarda “cam kesiği” şeklinde bir lezyon ortaya çıkmamakta, sadece künt travma oluşmaktadır. Ancak birçok motorlu araçta yan ve arka camların özelliği farklıdır.bu camlar darbenin etkisi ile patlar ve küçük parçalara ayrılır. Bu nedenle ciddi bir kesik oluşturmazlar. Fakat bu parçalar uygun tarafta olmak üzere şoför ve yolcuların yüzünde, kollarında veya ellerinde çok sayıda, küçük, yüzeyel kesilere neden olur. Bunların çoğu yüzeyel sıyrık şeklindedir. Bu alanlar özellikle cesetlerde su kaybı oluştuktan sonra ilginç bir görüntü oluşturur.



Ön Koltukta Oturan Yolcudaki Lezyonlar

Önde oturan yolcudaki lezyonlar, sürücünün önünde bulunan araç kısımlarının oluşturduğu lezyonlar dışında, sürücüde oluşan lezyonlar ile aynıdır. Ancak öndeki yolcuda oluşan hasarlar genellikle daha ağırdır. Bunun iki nedeni vardır. İlki şoförün direksiyona tutunuyor olması nedeniyle camdan dışarı fırlama veya ön kısımlara çarpma riskinin daha az oluşudur. İkincisi ise, bütün dikkati yolda olan şoförün refleks bazı koruma hareketlerini yapabilmesi, yolcunun ise genellikle hazırlıksız yakalanmasıdır.



Arka Koltukta Oturan Yolcudaki Lezyonlar

Genellikle kazalarda arka koltuklarda oturan yolcuların çok daha fazla güvencede oldukları zannedilir. Ancak bu düşünce doğru değildir. Eğer arkadaki yolcular emniyet kemeri takmamış ise öndekilerden daha ağır biçimde yaralanabilir.

Arkadaki bir yolcu, ani bir fren veya çarpma sonucunda öndeki koltuğa çarpabilir. Ön koltuktan fırlayarak ön cama çarpabilir hatta camdan dışarıya fırlayabilir. Emniyet kemerinin takılı olması, öndeki yolcular kadar arkadaki yolcular için de önemlidir. Arabanın takla attığı durumlarda sürücü ve önde oturan yolcuda olduğu gibi arkadaki yolcularda da aracın çeşitli kısımlarına çarpma sonucu çok karmaşık ve her türde lezyon oluşabilir.



Motosiklet Ve Bisiklet Sürücülerinde Görülen Lezyonlar

Motosiklet sürücüsü, kaza anında aracın özelliğinden ötürü genellikle fırlamakta ve sekonder lezyonlar ön plana geçmektedir. Kafada kask olup olmaması, kafada meydana gelecek olan lezyonlar açısından önem taşır. Ancak omurlarında meydana gelen lezyonları engellemez. Nitekim bu tür kazalarda boyun lezyonları ile çok sık olarak karşılaşılmaktadır.

Motosiklet sürücülerinde rastlanabilecek tipik bir lezyon; sürücünün hızla kamyon, tır gibi yüksek bir aracın kasasının altına girdiği durumlarda görülen kafa amputasyonlarıdır. Yine tipik lezyonlardan biri; düşme esnasında yerde sürünmeye bağlı sıyrıklardır. Hele özel koruyucu elbise giyilmemiş olan durumlarda bu sıyrıklar daha belirgindir. Bu sıyrıkların en büyük özelliği; çok yüzeyel olup sadece cildi ilgilendirmeleridir. Nitekim otopside kesi yapıldığında altlarında kanama görülmez.

Bisiklet sürücülerindeki lezyonlar nispeten daha hafif olmaktadır. Ancak yaralanma mekanizması motosiklet sürücülerine benzer.



Trafik Kazalarında Görülebilecek Genel Lezyonlar

Buraya kadar olan bölümde yaralanmanın konumuna göre meydana gelebilecek özel lezyonları anlatmaya çalıştık. Ancak bunların dışında her konumdaki kişide her türlü lezyonun meydana gelebileceği unutulmamalıdır.

Trafik kazaları, yaralanmayı etkileyecek değişkenlerin çok fazla olduğu travmatik olaylardır. Araçların ağır, süratli ve metal oluşu, çarpma, akselerasyon-deselerasyon, ezilme ve sıkışma tarzındaki her türlü travmatik etkinin oluşmasını sağlar. Bu esnada vücudun her bölümünde, tanıdığımız her türlü travmatik lezyon oluşabilir. Bazen vücut paramparça olurken, bazen dıştan hiçbir lezyon görülmeyebilir. Bazen dışta hiçbir lezyon olmadığı halde çok yaygın ve ağır iç organ lezyonları ile karşılaşılabilir.

Bölgesel yaralanmalar bahsinde anlattığımız ve indirekt mekanizma ile meydana gelen kafatası kaidesi halka kırıkları ve ters halka kırıkları ile dahi karşılaşmaktayız. Yine göğüs ve bel omurlarında meydana gelen kompresyon kırıklarını trafik kazalarında çok sık olarak görmekteyiz.



Çocuklarda Meydana Gelebilecek Lezyonlar

Bir trafik kazasında, erişkinde meydana gelebilen lezyonların hepsi çocuklarda da meydana gelebilir. Ancak kazaya uğrayan çocuk yaya konumunda ise, boyunun kısalığı nedeniyle oluşacak olan primer lezyonların yeri değişecektir. Ayrıca vücudun merkezi alçakta olacağı için; otomobil gibi alçak araçların çok süratli biçimde çarpması halinde bile çocuk aracın üzerinden fırlamayacak, önüne doğru fırlayacak veya altında kalacaktır.

Eğer çocuk önde oturuyorsa; emniyet kemerinin fonksiyonu olmayacaktır. Çünkü emniyet kemeri normal bir yetişkine göre dizayn edilmiştir. Küçük çocukta koruyucu olmadığı gibi ciddi boyun yaralanmasına neden olabilirler. Ayakların yere basma desteğinden de yoksun olduğu için çocuklar öne doğru çok daha kolay fırlar ve panele, cama çarpar hatta dışarı fırlarlar.

Önde ve yetişkin birinin, genellikle de ebeveynin kucağında oturan çocuklar, çarpma esnasında ön panelle kucağında oturduğu kişi arasında sıkışırlar ve ciddi biçimde yaralanabilirler.

Emniyet kemeri gibi bir güvenlik parçası olan hava yastıkları da yetişkine göre dizayn edildikleri için önde oturan çocuklar için tehlikeli olup, çok ciddi kafa-boyun travmalarına neden olabilmektedir.



Trafik Kazalarında Ortaya Çıkan Adli Tıp Sorunları

Travmatoloji bahsinde ele alarak incelediğimiz yaralarla ilgili sorunların hepsi şüphesiz ki trafik kazaları için de geçerlidir. Ancak trafik kazalarında olayın özelliğinden kaynaklanan bazı sorunlara tekrar değinmekte fayda görüyoruz.









1) Olay Gerçekten Kaza Mıdır?

Gerek görevli savcı, gerekse bilirkişi olarak görev yapan hekimlerde; “trafik kazası” olarak bildirilen bir olayı hemen olduğu gibi kabullenme eğilimi vardır. Bu, son derece yanlış bir tutumdur. Özellikle görgü şahidinin olmadığı veya ifadelerin şüpheli olduğu durumlarda olayın ilk anda gözüken şeklinden farklı boyutlar taşıyabileceği unutulmamalıdır. Bu konudaki en küçük bir ihmal, cinayete kaza süsü verilmeye çalışılan bir durumda rahatlıkla yanılgıya yol açabilir. Bunu engellemenin yolu ise; olaya makul şüphecilikle yaklaşım gösterip, ayrıntılı bir soruşturma, ayrıntılı bir olay yeri incelemesi ve ayrıntılı bir otopsi yapmaktır.



2) Olay Yerinin İncelenmesinin Önemi

Yaralanma veya ölümün meydana geldiği diğer tüm olaylarında olduğu gibi trafik kazalarında da ayrıntılı bir olay yeri incelemesinin yapılması şarttır. Şüphesiz ki bunun için tıbbi bilirkişilerin dışında teknik bilirkişilere de ihtiyaç vardır.

Olay yeri incelemesi ile, kazanın meydana geliş zamanı, aracın veya araçların kaza öncesindeki seyir durumları, kaza sonrasındaki durumları, hasarın derecesi, hava ve yol koşulları, fren izleri, yaralı ve / veya ölenlerin araç içindeki veya dışındaki konumları, araçlarda bulunması muhtemel teknik arızalar araştırılır. Bunlar, orijin açısından ilk fikirlerin oluşmasına yardımcı olacaktır.

Adli-tıbbi açıdan ise; genel bir incelemeden sonra biyolojik örneklerin toplanmasına geçilir. Araçların gerek içindeki gerekse dışındaki ve altındaki kan, doku kıl örnekleri usulüne uygun olarak toplanır. Bu örnekler ayrı ayrı tüp veya torbalara konur ve üzerlerine nereden alındıkları yazılır. Bu esnada toplanması gereken diğer örnekler için bu konuda eğitimli teknik bilirkişilerden yardım istenmelidir. Örneğin olay yerinden kaçmış olan aracın belirlenmesine yardım edecek olan; kırılmış far, stop ve sinyal lambasına ait cam parçaları, yağ döküntüleri ve silintileri, dökülen ve sürtünen boya kalıntılarının toplanması gerekebilir.

Cesetlerin dış muayenesinin olay yerinde değil, uygun bir sağlık kuruluşunda yapılması çok daha sağlıklı olacaktır. Ancak olay yerinde ceset varsa, elbise muayenesinin burada yapılması ve bulunması muhtemel mekanik parçaların toplanması gerekir. Olay yerindeki şartlar uygun değilse, cesedin soyulmadan uygun bir naylon torbaya konduktan sonra nakledilmesinde fayda vardır. Böylelikle mekanik parçacıkların kaybolması engellenmiş olacaktır.



3) Otopsi Gerekir mi?

Kural olarak; doğal olmayan her türlü ölüm şeklinde otopsi gereklidir. Aksi halde adli- tıbbi açıdan birçok sorunla karşılaşılması mümkündür. Bu sorunların en ciddisi şüphesiz orijinin yanlış saptanmasıdır. Çünkü otopsi orijin tayininde kullanılabilecek en önemli göstergelerden biridir.

Trafik kazalarında meydana gelen ölümlerde ya hiç otopsi yapılmaması veya sadece bir vücut boşluğunun açılması şeklinde otopsi yapılması eğilimi vardır.Bu, son derece yanlış, bazı olaylarda ise çok tehlikeli bir tutumdur. Genellikle otopsi yapılmamasına; dıştan ölüm nedeninin belli olması gerekçe gösterilir. Oysa otopsinin amacı sadece nelerin olduğunu tespit etmek değil, çoğu kez nelerin olmadığını da tespit etmektir. Trafik kazası sonucu öldüğü bildirilen bir olgumuzda otopsi öncesinde yapılan radyolojik tetkikte vücutta mermi çekirdeği saptanmıştı. Vücut ileri derecede parçalandığı için giriş deliğini dış muayene ile tespit etmek mümkün olmamıştı.

Bazen trafik kazalarında meydana gelen ölümlerde, ölüme kazanın değil, kişinin kendisinde mevcut bir hastalığın yol açtığı, kişinin öldükten sonra kazanın oluştuğu gibi iddialar olabilir. Bazen de özellikle miras dağıtımı açısından kimin daha önce öldüğünün tespiti istenebilir. Şüphesiz bu tür olgularda da otopsi yapılmış olması gerekecektir.

Önemli sorunlardan biri de; kazadan sonra uzunca bir müddet tedavi gören, yaşayan ve daha sonra ölenlerde ölüm ile kaza arasında illiyet bağının kurulmasıdır. Bu tür olgularda otopsi yapılarak ölüm nedeni saptanacak, daha sonra aradan geçen süre de göz önüne alınarak kazada oluşan lezyonların ölüme katkısı tartışılacaktır.

Trafik kazalarında özellikle araç sürücüleri ve yayalarda alkol, uyuşturucu veya benzeri dikkat ve reflekslerini bozacak bir maddenin araştırılması çok önemli olup, otopside muhakkak surette buna yönelik örneklerin alınması gereklidir.



4) Yaralıların Muayenesi

Genellikle tedavi amacıyla bir sağlık kuruluşuna götürüldükleri için olay yerinde çoğu kez yaralıları görmek mümkün değildir. Bu nedenle yaralıların üzerinde adli tıp açısından yapılması gereken işlemler genellikle tedaviyi üstlenen hekimlerce yapılacaktır. Yukarıda bahsettiğimiz elbiseler üzerinde bulunması muhtemel örneklerin toplanması ve travmatoloji bahsinde anlattığımız genel bilgilerin dışında; trafik kazası sonucu meydana gelen yaralanmalarda sürücü ve yayalarda alkol, uyuşturucu madde gibi dikkati ve reflekslerini bozan maddelerin varlığının araştırılması önem taşır. Bu araştırma olayın oluş şekli ve kusur oranının belirlenmesi yanında sürücüler için yasaların izin verdiği alkol oranlarının aşılıp aşılmadığının tespiti açısından da çok önemlidir. Aradan geçen sürede bu maddeler metabolize edilip vücuttan atılacağından örneklerin mümkün olan en kısa zamanda alınması gereklidir.



5) Kaza Esnasında Sürücü Kimdi?

Bazen hekimden kaza esnasında aracı kimin kullandığının tıbbi olarak tespiti istenir. Bu durumda genellikle otomobilde iki kişinin olduğu ve yolcunun öldüğü hallerde karşılaşmaktayız. Kaza esnasında aracı kullanan kişi, cezai sorumluluktan kurtulmak için aracı ölen kişinin kullandığını iddia etmektedir.

Sürücünün kim olduğunun tıbbi açıdan tespiti; bazı özel lezyonların meydana geldiği hallerde olabilir. Örneğin direksiyonun çarpması ile göğüste şekilli bir ekimoz oluşması, ayak tabanına fren pedalının izinin çıkması veya emniyet kemerinin şekilli ekimoz oluşturması gibi durumlarda lezyonlara bakılarak sürücünün kim olduğu saptanabilir. Yine özellikle kafanın ön cama veya camın üst kısmına çarpıldığı durumlarda buralardan alınacak kan örneklerinin yardımıyla da sürücünün tespit edilmesi mümkündür. Belli ölçüde direksiyon ve vites kolundaki parmak izlerinden de faydalanılabilir.Bunların dışında sürücü için spesifik olmayan lezyonların varlığı ile fikir edinmek olanaksızdır. Yine aracın takla attığı durumlarda kural olarak herkes her yerde bulunabilir ve her türlü lezyonu taşıyabilir.
Ebates Coupons and Cash Back