6 Temmuz 2011 Çarşamba

Gazi Tıp - Dönem 4 - Genel Cerrahi Ders Notları

downloadlink;filename


https://rapidshare.com/files/3994521070/Adrenal_yetmezlikHar___.ppt  ;Adrenal_yetmezlikHar___.ppt

https://rapidshare.com/files/3452880212/Portal_hipertansiyon_ve_tedavisi_2.ppt;Portal_hipertansiyon_ve_tedavisi_2.ppt

https://rapidshare.com/files/934343028/TRANSFÜZYON_-asistan.ppt;TRANSFÜZYON_-asistan.ppt

https://rapidshare.com/files/111476238/CERRAHİ_HASTANIN_MONİTORİZASYONU.ppt;CERRAHİ_HASTANIN_MONİTORİZASYONU.ppt

https://rapidshare.com/files/1301786253/Alt_Gastrointestinal_Sistem_Kanamaları.ppt;Alt_Gastrointestinal_Sistem_Kanamaları.ppt

https://rapidshare.com/files/737869350/Bas-boyun_yeni.ppt;Bas-boyun_yeni.ppt

https://rapidshare.com/files/1032925656/Cerrahi_Enfeksiyonların_Patogenezi_ve_Tedavi_İlkeleri.ppt;Cerrahi_Enfeksiyonların_Patogenezi_ve_Tedavi_İlkeleri.ppt

https://rapidshare.com/files/3014491095/DALAK.ppt;DALAK.ppt

https://rapidshare.com/files/2741595598/KAN_TRANSFÜZYONU_VE_KOMPLİKASYONLARI-birleşik.ppt;KAN_TRANSFÜZYONU_VE_KOMPLİKASYONLARI-birleşik.ppt

Toraks ve Dolaşım Sistemi Anatomisi

TORAKS




Gövde’nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur’dan oluşur. Bu kemik ve kıkırdak yapılar toraks kafesini oluşturur. Omuz kuşağını taşıyan bu kafes toraks boşluğunu sınırlar. Toraks boşluğunda yer alan organları barındıran ve koruyan toraks kafesi deri, fasya ve kaslarla döşelidir.

Toraks kafesi boyun , toraks , üst ekstremite , abdomen ve sırt kasları için tutunma yeri sağlar. Toraks kasları solunum esnasında , toraks kafesini yukarı doğru kaldırır ve aşağı doğru çeker. Toraks vücudun en dinamik bölgelerinden biridir.

TORAKS DUVARI

Toraks kafesi deri, fasya ve kaslarla örtülüdür. Buradaki bazı kaslar, omuz kuşağını üst ekstremiteye ve gövdeye bağlar. Meme, derialtı dukusu içinde yer alır. Toraks duvarı, toraks organlarını korumanın yanında, solunum içinde mekanik işlev görür.

TORAKS DUVARI İSKELETİ



Toraks iskeleti cavea thoracis olarak isimlendirilir. Bu iskeleti oluşturan 12 çift kaburga ve kıkırdak kaburgalar, 12 torakal omur ve intervertebral disk ile sternum, toraks organlarını ve bazı abdominal organları korur. Toraks kafesinin büyük bölümünü kabugalar ile kıkırdak kaburgalar oluşturur. İlk yedi kaburgaya gerçek kaburga anlamında costae verae denir. 8.-l2. kaburgalara yalancı kaburga (costae spuriae) denir. 11. ve 12. Kaburgalar, önde sternum ile eklem yapmadığı için yüzücü kaburga (costae fluctuantes) olarak isimlendirilir.

Torakal omurların gövdelerinin yan tarafında ve transvers çıkıntıları üzerinde kaburgalarla eklem yapan eklem yüzleri yer alır.

ADLİ TIP Ders Notları - 20

20. TRAFİK TIBBI




Ülkemizde çok yüksek oranda trafik kazası meydana gelmekte olup, her yıl on binlerce kişi bu kazalarda yaralanmakta ve binlerce kişi ölmektedir. Yaralanmaların önemli bir kısmında ortaya çıkan sakatlık halleri de göz önüne alındığında; trafik kazalarının en önemli sosyal problemlerimizden biri olduğu açıktır.

Trafik kazası sonucu meydana gelen yaralanmaları yayalarda, sürücüde, önde ve arkada oturan yolcularda ayrı ayrı inceleyeceğiz.

Yayalarda meydana gelen yaralanmalarda sonucu etkileyecek faktörler arasında, yayanın kişisel özellikleri, çarpan araca göre konumu, kendisine çarpan aracın türü ve çarpma hızını sayabiliriz.

Araç içindeki kişilerde sonucu etkileyecek faktörler arasında ise; kişisel özellikler yanında araç içerisindeki konumu, kazanın oluş şekli, çarpma hızı, emniyet kemeri veya boyun desteği bulunup bulunmaması, aracın türü ve teknik özellikleri gibi faktörler rol oynayacaktır.

Yayalarda Meydana Gelen Lezyonlar

Yayanın kişisel özelliklerini bir yana bırakacak olursak; çarpma esnasında oluşacak lezyonların özelliği ve ağırlık derecesi iki faktöre bağlı olacaktır. Bunlardan biri aracın türü, diğeri de aracın çarpma esnasındaki hızıdır.

Yayada meydana gelecek lezyonlar, oluşum nedeni açısından da ikiye ayrılabilir. Bunlardan ilki direkt olarak aracın çarpmasına bağlı olarak oluşan “primer lezyonlar”dır. Diğeri ise çarpma etkisi ile düşen, fırlayan veya buna benzer yerlere çarpması ile oluşan “sekonder lezyonlar”dır.

İlk olarak yayaya otomobil veya benzeri küçük ve alçak bir aracın çarptığını düşünelim. Eğer araç ani ve sert frenleme nedeniyle şahsı üzerinden fırlatmayacak kadar düşük bir hızla çarparsa; tamponu diz seviyesinin biraz altında bacak veya bacaklara temas eder ve şahıs aracın önüne düşer.

Oluşan künt travma sonucu ekimoz, hematom, künt travmatik yara veya kırık şeklinde her türlü travmatik lezyon oluşabilir. Bunlardan en önemli özellik; lezyonların diz altı veya diz seviyesinde bulunuşudur. Ekimozun yeri ve şekli, kırığın tek veya her iki bacakta bulunuşu, kırığın niteliği ve açılanma yönü gibi özelliklerden çarpma esnasında yayanın pozisyonu, yönü, yürüyüp yürümediği konusunda bazen fikir edinilebilir.

Maketler üzerinde yapılan deneysel çalışmalar göstermiştir ki; eğer araç yayaya 20 km/saat civarında bir süratle köşe kısmı ile çarparsa, yaya yana doğru savrulur ve fırlar. Bu esnada aracın çarpması esnasında primer lezyonlar, fırlayan şahsın düşmesi veya bir yere çarpması sonucu ise sekonder lezyonlar oluşur.

Aynı şiddetteki bir çarpma aracın orta kısmında gerçekleşirse; yayanın ayakları yerden kesilir ve hızla kalçası ile kaputa, kafası ile ön cama çarpar. Araca adeta yapışan kişi, bir müddet için aracın hızına erişmiş olur. Ancak aracın hızı azalınca öne düşer ve bu kez de bir müddet aracın önünde sürüklenir veya aracın altında kalabilir. Bazen ön cama çarpma esnasında camın kırılması sonucu şahıs aracın içine girebilir.

Eğer aracın sürati çarpma esnasında 60 km/saat üzerinde ise; şahıs kaput ve ön cama çarptıktan sonra aracın üzerinden arkaya fırlar. Oldukça yükselen ve büyük bir süratle yere düştüğünde çok ciddi sekonder lezyonlar oluşur.

ADLİ TIP Ders Notları - 21

21. KİTLESEL FELAKETLERDE HEKİM TUTUMU




Aynı anda; insan eliyle yahut doğal olaylar sonucu bir bölgedeki imkanların idaresinde yeterli olamadığı çok sayıda insanı etkileyen mal ve can güvenliğini bozan her türlü olay kitlesel afet sayılır. 12’den fazla insanın öldüğü etkilendiği olaylar olarak da tanımlanabilir.

Savaşlar her türlü terörist yanısıra toplu zehirlenme ve intiharlar, çevre çevre kirliliğinin lokal ani etkileri kitlesel ölüm nedeni olabilir. Orman yangınları, su baskınları, deprem gibi doğal sebepli olaylara ek olarak, insan faktörünün etken olduğu taşımacılık kazaları, otel- yatakhane-stadyum-gazino yangınları- patlamalar, binaların çökmesi gibi olaylar kitlesel felaket ve ölüm tanımlamasına girebilir.

Toplumların kitlesel felaketlerle karşılaşma riskindeki artış kurtarma, yönetim- idare, postmortem muayene ve kimliklendirme çalışmaları için özel timler, örgütler oluşmasına, yönergeler geliştirilmesine yol açmıştır.

1)Hekim böyle bir olay karşısında mülki idare ve güvenlik güçleriyle çalışacağından böyle bir durumda temel hedefler konusunda bilgiye sahip olmalıdır.Arama kurtarma, ambulans, itfaiye, sivil savunma, polis gibi tüm acil durum ekiplerinin ilk önceliği yaşam kurtarmaktır. Kazazedelerin güvenli yere alınması ve hastanelere nakli gereklidir.

2)Olay yerindeki kargaşayı sonlandırıp, ekipler arasında koordinasyonun sağlanarak en kısa zamanda en iyi sonucu almak, normale dönüşü sağlamak gereklidir.

3)Kitlesel felaketin türü ne olursa olsun, sebepleri ortaya koyarak bir araştırmayı yapmak ve sonucunda olası cezai ve hukuki yargılama için olası faktörleri belirlemek gereklidir.

Bu bakış açısıyla adli makamlar ve güvenlik güçleri için kitlesel felaket bölgesi aynı zamanda bir olay yeri gibi değerlendirme zorunluluğundadır. Bu yüzden ortamın ve etkilenenlerin mümkün olduğunca az değiştirilmesi için ortama en az insanın girmesi sağlanmalıdır. Arama- kurtarma ve araştırma için zorunlu olanlar dışında kimsenin bölgeye girmemesi amaçlanır. Polis- Adli makamlar ve bilirkişi ekipleri bir yandan olası delilleri toplayıp fotoğraflarken öte yandan olay yerinin güvenliğini sağlamaya çalışırlar.

4)Olayların türüne göre ulusal uluslar arası askeri, istihbarat ve özel kaa araştırma birimleri’nin araştırma yapmaları doğaldır; ancak koordinasyon ve paylaşım esastır.

ADLİ TIP Ders Notları - 18

18. ADLİ PSİKİYATRİ




Bir hukuki işlem sırasında ya da suç işleme anında veya sonrasında kişilerin irade, şuur ve harekat serbestisi içinde olayları tüm yönleriyle değerlendirip sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneklerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi, ceza ve hukuk davalarında büyük öneme sahiptir. Bu konular, Adli Tıp ve Psikiyatri bilgilerinin birlikte kullanıldığı Adli Psikiyatri’nin temel uğraş alanını oluşturur.

Adli Psikiyatri incelemelerinde öncelikle değerlendirilmesi ve öğrenilmesi gereken hususlar;



Kişinin:

1. Biyo-psiko-sosyal gelişimi,

2. Ruhsal sağlık ve durumu (olay sırasındaki ruhsal durumu, eylemi değerlendirme şekli, olay öncesi, sonrası tutum ve davranışları),

3. Tıbbi ve kriminal geçmişi,

4. Karıştığı olayın mahiyeti ve koşullarıdır.


ADLİ TIP Ders Notları - 19

19. ADLİ TOKSİKOLOJİ




A.Zehir Ve Zehirlenmelere Ait Genel Bilgiler

Zehirlenme, herhangi bir kimyasal ajan tarafından oluşturulan doku harabiyeti şeklinde tanımlanabilir. Bu tanıma göre belirli miktarda verilen her madde zehir olabilir. Pek çok tedavi edici madde (ilaç) önerilen doz aşımında ciddi zararlı etkiler gösterebilir. Çok küçük miktarları dahi zararlı olan bazı kimyasalları zehir olarak tanımlamak mümkündür. 5 mg veya 5 ml'den daha azı toksik olan maddelere ağır zehir denir.

Adli Toksikoloji çok geniş ve uzmanlık gerektiren bir konudur. Ancak, I.Basamak sağlık birimlerinin büyük çoğunluğu zehirlenme tanı ve tedavisiyle karşı karşıyadır. Genel hastane başvurularının yaklaşık % 5 ila 10 u zehirlenme olgusudur. Bunların pek azı ölümcül olsa da, zehirlenme tanısı ve adli tıp açısında değerlendirilmesinde genel prensiplerin bilinmesi gerekir. Ayrıca alkol ve madde kullanımının yaygınlaşması ve özellikle adli olaylarda kimi zaman sebep kimi zaman eşlik eden unsur olması I. Basamak sağlık birimlerinde görevli hekimlerce daha iyi bilinmesini gerekli kılmaktadır.



Zehirlerin Sınıflaması

Orijinine göre: Organik; Bitkisel, hayvansal ve organik sentetik maddeler,İnorganik; Metaller, metalloidler, doğal ve sentetik kimyasallar.

Fiziksel özelliğine göre: Katı, sıvı ve gaz halindeki zehirler,

Etkilerine göre: Lokal; Yakıcı, aşındırıcı, irritan toksik maddeler.Lokal ve sistemik etkililer; Civa, fenol, oksalik asit, kantaridin. İç organlara geçtikten sonra organ ve sistem tutulumu gösteren. (organotrop).

Kullanıldığı yere göre: Terapötik, Endüstriyel, Tarım ve koruma ilaçları,Besin katkıları (prezervatif),Dezenfektanlar, deterjanlar, cilalar.





Adli Tıp Açısından Zehirlenmelerde Saptanması Gerekenler

ADLİ TIP Ders Notları - 15

15. CİNSEL YAŞAM VE ÜREME FONKSİYONLARINA YÖNELİK TIBBİ



GİRİŞİMLER VE MEDİKOLEGAL SORUNLAR



Kişinin döllenme ve çocuk sahibi olma özgürlüğü sosyal, siyasi düşünceler ve dini inançlar açısından daima tartışılan bir konu olmuştur.



a) Gebeliğe Son Verilmesi (Küretaj):

Gebeliğe son verilmesi, “kadının döl yatağının içini kazıyıp dölütü alma” şeklinde gerçekleşen tıbbi bir eylemdir. Gebeliğe son verilmesinde (abortion) tıbbi el atmaların hukuka uygunluk sorununa, her ülkenin kendi sosyal gereksinmesi, yapısı, siyaset ve topluma egemen olan inançların etkisiyle çözümler aranmıştır.

Ülkemizde yürürlükte bulunan 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun (NPK), iki halde gebeliğe son verilmesine izin vermiştir.

♦ İsteğe bağlı olarak gebeliğe son verme: Bunun için öncelikle NPK’nun 6ıncı maddesine uygun olarak rıza ve iznin alınması söz konusudur. Ancak iznin geçerliliği gebeliğin on haftayı aşmamış olmasına bağlıdır; bu süreyi aşan gebeliklere son verilmesinde izin, hukuka aykırılığı kaldırmaz. Diğer taraftan isteğe bağlı gebeliğe son vermede “el atmanın annenin sağlığı açısından sakıncalı olmamalıdır” dır. Doktor, böyle bir tıbbi yardıma girişmeden önce tıp biliminin kural ve olanakları ölçüsünde gerekli kontrol ve araştırmaları yapmakla yükümlüdür; bu konuda üst düzeyde özenin gösterilmesi beklenir. El atmadan sonra annenin sağlığı açısından olumsuz sonuçların ortaya çıkması özenin gösterilmediğinin kanıtı olacağından sorumluluk kaçınılmaz olur.

♦ Kadın için gebeliğin tıbbi tehlike yaratması durumu ( endikasyon modeli ):Gebelik süresi on haftadan fazla ise rahim, ancak gebelik annenin hayatını tehdit ettiği veya edeceği veya doğacak çocuğu ile onu takip edecek nesiller için ağır maluliyete neden olacağı durumlarda tahliye edilebilir; bunun için kadın hastalıkları uzmanı ve ilgili dal uzmanının objektif bulgulara dayanan gerekçeli raporunun bulunması gerekir. Tıbbi el atmanın, yasada ve tüzükte sayılan endikasyon hallerinden birine dayandığı yalnız raporla kanıtlamak yeterli olmayabilir. Durumun olanak verdiği ölçüde tartışmasız belgelerle belirlenmesi ve mümkünse tahliye sırasında elde dilen olguların saklanması özenli bir davranış olur.

Her iki halde de rıza ile doktorun uzmanlık alanı hukuka uygunluk koşuludur.



ADLİ TIP Ders Notları - 16

16. KADINA YÖNELİK ŞİDDET




Kadına yönelik şiddet dünyada çok yaygın olan fakat en az bilinen bir insan hakları istismarı türüdür.

Birleşmiş Milletlerin yaptığı bir araştırmaya göre dünyada her yıl 3-4 milyon kadın şiddetle karşı karşıya kalmaktadır.

Bir araştırmaya göre İngiltere’de evli çiftlerin %16’sında kadınlar dayak yemektedirler.

ABD’de yapılan bir araştırmada, acil servise başvuran kadınların %17’sinin eşleri ya da partnerleri tarafından dövüldükleri belirtilmektedir.

Kadınlara şiddeti genellikle tanıdığı, bildiği ve en yakınındaki erkekler uygulamaktadır.

Şiddetin en sıklıkla mutfakta uygulandığı, en ağır şiddet olaylarının yatak odalarında meydana geldiği bildirilmektedir.

Kadına yönelik şiddeti de kapsayan kadın istismarını dört grupta tanımlamak mümkündür:



ADLİ TIP Ders Notları - 17

17. İNSAN HAKLARI VE ADLİ TIP




Hekimler, işkenceye uğradığı iddia edilen canlı veya ölmüş kimseleri muayene etmek ve tespit ettikleri bulgulara göre rapor düzenlemekle yükümlüdürler.

İnsan hakları ihlalleri içerisinde bulunan işkence; 1975 yılında yayınlanan Tokyo Deklarasyonu’nda; yalnız başına veya bir yetkilinin emri altında davranan, bir yada birden çok sayıda kişinin; bilgi edinmek, itiraf almak yada bir başka nedenle, kasıtlı, sistemli yada kayıtsızca bir başka kişiye zor kullanması,ona fiziksel yada ruhsal yönden acı çektirmesi şeklinde tanımlanmaktadır.

1948 yılında yayınlanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 5. Maddesinde “ Hiçbir kimseye işkence yapılamaz, gaddarca, insanlık dışı yada aşağılayıcı şekilde muamelede bulunulamaz veya ceza verilemez” şeklinde bir hüküm bulunmaktadır.

1984 yılında Birleşmiş Milletler işkence ve diğer gaddarca, insanlık dışı yada aşağılayıcı muameleler veya cezalar konusunda bir toplantı yapmıştır. Bu toplantıda işkencenin, bir kişinin veya üçüncü bir şahsın işlediği yada işleme kuşkusu bulunan bir suç nedeni ile bilgi vermesi ve itirafta bulunması için ona kasten uygulanan ve onun gerek fiziksel gerekse psişik olarak aşırı derecede acı çekmesine yol açan bir işlem olduğu kabul edilmiştir. Bu amaçlarla şahsı korkutmak, zorlamak veya resmi bir görevi yapan bir kimsenin bilgisi dahilinde bu çeşit eza ve cefa çektirmekte işkence kapsamına girer. Yasal dayanağı bulunan ceza yaptırımlarının uygulanması sırasında tesadüfen ve bu cezalarla bağlantılı olmayarak ortaya çıkan ve acı veren durumlar ise işkence kapsamına girmez.


ADLİ TIP Ders Notları - 14

14. JİNEKOLOJİ-OBSTETRİK VE ADLİ TIP




Jinekoloji-obstetrik sahasındaki özel olaylarda hekimin özellik gösteren adli yükümlülükleri ve etik sorumlulukları vardır.

Gebelik : Hem gebeliğin hem de onun doğal, yasal ya da yasal olmayan şekilde sonlandırılmasının adli tıbbı ilgilendiren birçok yönü vardır.

Bir kadının gebe olup olmadığının ya da gebelik geçirip geçirmediğinin tespiti, evlilik dışı cinsel ilişki, seksüel suçlar, kısırlık, cinsel iktidarsızlık, evlenme ve boşanmalar, nafaka davaları, çocuk düşürme, çocuk öldürme, miras hukuku, hapis ve idam cezalarının infazı konularında önem kazanır.

Gebeliğin tanımı klinik bulgular, radyolojik görüntüleme, immünolojik ve biyokimyasal testlerle yapılabilir. Laboratuvar yöntemleri konsepsiyonu izleyen ilk birkaç haftada bile pozitif sonuca güvenilecek kadar hassastır. Adli tıp pratiğinde kan ve idrar lekelerinin dahi serolojik testlerle gebeliğin tespiti mümkündür.

Adli olaylarda özellikle gebeliğin süresi, fetusun canlı olup olmadığı, ilk gebelik olup olmadığı veya daha önce gebelik geçirilip geçirilmediği sorulabilir.

Gebeliğin normal süresi 40 hafta ya da 280 gündür. Yasalarımıza göre bu süre en az 180 en çok 300 gündür. Bir şahsın doğumdan önce 300 gün ile 180. gün arasında çocuğun annesiyle cinsel ilişkide bulunduğunun sabit olması babalığa esas teşkil eder. Koca evlendikten en az 180 gün sonra doğan çocuğun kendisinden olması ihtimalinin bulunmadığını ispat etmedikçe çocuğu reddedemez. Kocasının ölmesi ya da boşanma nedeniyle dul kalan kadın bu tarihten itibaren 300 gün geçmedikçe tekrar evlenemez. Doğurmakla süre biter (gebe olmadığı kanıtlandığında hakim süreyi kısaltabilir).

Hapis cezasının infazı gebe olan veya doğurduğu tarihten 6 ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır. Gebe kadınlar doğurmadıkça idam cezası infaz olunmaz. Çocuk sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan itibaren medeni haklardan faydalanabilir. Şayet miras paylaşımı varsa doğuma kadar ertelenir.

Düşük: Gebeliklerin önemli bir bölümü miadına ulaşamaz. Bilinen gebeliklerin % 20’si sonuçsuz kalır. Gebelik belirgin bir hal aldıktan sonra 180. güne kadar olan sürede fetusun ölümüne düşük denir. Miada varmadan gebeliğin 180 günden sonra sonlanması erken doğum adını alır. Bu tanımlar sadece hukuki anlam ifade eder. Düşük spontan, kriminal veya terapötik (istemli-yasal) olabilir.

Kriminal Düşük: Yasal şartların dışında gebeliğin kasti olarak sonlandırılmasıdır ve yasalarımıza göre ağır bir suçtur. Aynı şekilde gebe bir kadına yapılan bir travma sonucu çocuğun ölümüne veya çocuk yapma yeteneğinin kaybına yol açmak da ağır bir suçtur. Kriminal düşüklerde kullanılan yöntemler uygulayıcısına göre büyük değişiklikler gösterir. Şöyle sınıflamak mümkündür:

1. Genel fizik travmalar,

2. Lokal fizik travmalar,

a. Alet kullanımı,

b. Sıvı enjeksiyonları,

c. Bitkisel veya hayvansal kökenli cisimlerin vajen veya servikse aplikasyonu,

d. Bazı ilaç veya kimyasalların serviks veya uterusa verilmesi,

3. İlaç ve kimyasalların oral alımı

Kriminal düşükler pek çok komplikasyona yol açar:

1. Fiziksel travmalarda:

a. Organ rüptürleri,

b. Şok,

c. Enfeksiyon, sepsis,

d. Emboliler,

2. Kimyasal kullanımında:

a. Akut veya geç enfeksiyonlar veya komplikasyonları,

b. Anaflaksi ya da idiosenkrazi.


ADLİ TIP Ders Notları - 13

13. ADLİ TIPDA YAŞ TAYİNİ VE ÖNEMİ




Adli Tıp’da yaş tayini, cezai ve hukuki yönlerden çok önemli bir konudur.

Şahsın cezai sorumluluğu, hukuki ehliyeti, işe, okula, askere alınması, evlenmesi, yaşlılık ile ilgili haklarından yararlanabilmesi, küçük çocukların maruz kaldığı fiillere karşı mukavemeti bulunup bulunmadığı, işlediği fiilin bir suç olduğunu fark ve temyiz (farik ve mümeyyiz-anlama ve isteme) yeteneğine sahip olup olmadığı gibi durumlarda gerçek yaşın ne olduğu hekimden sorulmaktadır.

Uygulamada daha çok canlılar üzerinde yaş tayini yapılmaktadır; ancak ölüler üzerinde de yaş tayini yapmak olasıdır.

Tayini istenilen daha çok 7, 11, 15 ve 18 yaşların bitip bitmediğidir. Çünkü bu yaşlar cezai sorumluluk ve hukuki ehliyet bakımından önemlidir.

Yaş tayini yapılırken, şahıs mutlaka muayene edilmeli, büyüme ve gelişmesine etki eden fizyolojik ve patolojik faktörler olup olmadığı dikkatli bir şekilde araştırılmalıdır.

Yaş tayininde nüfus, askerlik ve okul kayıtları ile adli tahkikatın önemi olmakla birlikte, kronolojik yaş tespitinde esas olarak tıbbi kriterler ve özellikle kemiklerin gelişiminden yararlanılmaktadır.



Yaş tayini konusunda başvurulan başlıca kriterler şunlardır:

Ebay alışverişlerinden nasıl para kazanılır?



Ebay alışverişlerinden nasıl para kazanılır?



 Bu yazımızda Ebay’den yaptığımız alışverişlerden nasıl para biriktireceğimizi göstermek istiyoruz. Yazımızın tamamını okursanız aslında sadece Ebay değil birçok siteden daha karlı alışveriş yapılabildiğini göreceksiniz.



Detayına girmeden önce ana hatlarıyla yöntemi açıklayalım.



1- Ebates isimli siteye bu linkten kayıt olunuz.



2- Ebay’den alışveriş yapmadan önce Ebates’teki hesabınıza giriş yapın.



3- Ardından www.ebates.com/ebay adresinden Ebay’de aradığınız ürüne giden bir arama yapıyoruz.



4- Ebay’deki alışverişimizi tamamladıktan sonra 24-36 saat icinde % 1-3 arası bir tutar Ebates hesabımıza işlenecek.



Hesabımızda biriken para 5 USD i geçtikten sonra paypal hesabımıza işlenecek.

ADLİ TIP Ders Notları - 12

12. BABANIN VEYA ANNENİN TESPİTİ, DNA ANALİZLERİ




Türk Medeni Kanununda Soy bağının Kurulması:

Madde 282: Çocuk ile ana arasında soy bağı doğumla kurulur.

Çocuk ile baba arasında soy bağı, ana ile evlilik, tanıma veya hakim hükmüyle kurulur.

Soy bağı ayrıca evlat edinme yoluyla da kurulur.

Madde 284: Soy bağına ilişkin davalarda, aşağıdaki kurallar saklı kalmak kaydıyla hukuk usulü muhakemeleri kanunu uygulanır:

1.Hakim maddi olguları resen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder.

2.Taraflar ve üçüncü kişiler, soy bağının belirlenmesinde zorunlu olan ve

sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle yükümlüdürler. Davalı, hakimin öngördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermezse, hakim, durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucu onun aleyhine doğmuş sayabilir.

Madde 285: Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır. Bu süre geçtikten sonra doğan çocuğun kocaya bağlanması, ananın evlilik sırasında gebe kaldığının ispatı ile mümkündür.



Benzerlik Muayeneleri:


ADLİ TIP Ders Notları - 11

11. ÇOCUK İSTİSMARI VE ÇOCUK ÖLDÜRME




Çocuk İstismarı

Çocuğun, büyüme ve gelişimini olumsuz yönde etkileyen her türlü davranış, çocuk istismarıdır. Her yaş grubunda gözlenmekle birlikte, ölümle sonuçlanma genelde 3 yaşın altındaki çocuklarda görülmektedir.



Çocuk istismarı 4 ana grupta incelenir:

1. Fiziksel istismar

2. Cinsel istismar

3. Duygusal istismar

4. İhmal



1.Fiziksel istismar; Fiziksel istismar, çocuğun kaza dışı yaralanmasıdır. En yaygın rastlanılan ve belirlenmesi en kolay olan istismar tipidir. En sık görülen şekli de dayaktır. Bir tokattan çeşitli aletler kullanmaya kadar geniş bir spektrumda fiziksel istismar gerçekleşebilir. Özellikle cilt ve iskelet sistemi etkilenir.

Fiziksel istismar olgularında anamnez ; Olayların büyük çoğunluğu, olayın olmasından uzun süre geçtikten sonra hekime getirilir. Getirilme sebebi ise çocuğun durumunun çok kötü olması ve bundan korkan ebeveynlerin çocuğu getirmeye mecbur kalmasıdır.




ADLİ TIP Ders Notları - 9

9. ADLİ RAPOR DÜZENLENMESİ




“Adli Hekimlik” görevi yüklenen bir hekimden, etkili eylem sonucu yaralanan kişilerin muayenelerini yapıp rapor düzenlemeleri, bu tür eylemler sonucu ölenlerin veya ölüm sebebi veya kimliği bilinmeyenlerin otopsi yapılıp yapılmayacağına karar vermeleri, otopsi yapmaları, otopsi sırasında laboratuvar incelemeleri için örnek almaları, cinsel suç mağdurlarının muayenelerini yapmaları, adli psikiyatri alanında suçlu ve mağdurların ruh sağlığı durumlarını değerlendirmeleri ve buna göre ceza sorumluluğu hakkında karar vermeleri, canlı ve ölülerde kimlik tespiti ve yaş tayini raporları düzenlemesi beklenilebilmektedir.

Bir konuda yapılan inceleme ya da soruşturma sonucunu içeren belge rapor olarak tanımlanır. Hekimce düzenlenen tıbbi raporlar “idari” ve “adli” olmak üzere iki bölümde incelenebilir.



1) İdari Raporlar: Sağlık veya hastalık durumunu belirleyen idari amaçlı raporlardır.

Bunlar;

a.Sağlık raporları: İşe girme, sigorta, ehliyet ve silah alma, evlilik gibi durumlarda düzenlenen idari nitelikteki raporlardır.

b.Hastalık raporları: Tıbbi şikayet ve rahatsızlığı bulunan kişilerin hastalık durumunu ve bunun tedavi ve istirahat gerektirip gerektirmeyeceğini açıklayan raporlardır. Bu tip raporlar kişinin işi nedeni ile bağlı bulunduğu kurumlara yönelik hazırlanan idari nitelikteki raporlardır. Hastalık raporları sonuç olarak istirahat verilmesi, hava değişimi, memuriyet ve iş yerini değiştirme, sakatlık, malülen emeklilik gibi kararları içerir. Bu tür raporlarda belirtilen süreler kişinin tıbben iyileşmesi için geçmesi gereken süreyi ifade eder, hukuki açıdan tazminat davaları konusunda önem taşır ve böylece adli nitelik kazanabilir. Hekimler, Devlet Memurları Kanunu’nun 107. Maddesine göre gerektiğinde 20 güne kadar istirahat raporu vermeye yetkilidir. Daha fazla sürelerde rapor verilmesi gerektiğinde ise hastane sağlık kurulları yetkili kılınmıştır.


ADLİ TIP Ders Notları - 10

10. ASFİKSİLİ ÖLÜMLER




" Asfiksi " Yunanca'da " nabız yokluğu ", " nabzın alınamaması " anlamına gelmektedir.

Bugünkü Adli Tıp terminolojisinde ise " havasızlık " ya da " oksijen azlığı - yokluğu" anlamında kullanılmaktadır.

Asfiksi Sınıflandırması

I.Kanın akciğerde yeterince oksijenlenememesi

a.Havası bozulmuş yerlerde soluma,

b.Havanın solunum yollarına girişinin mekanik olarak engellenmesi

c.Göğüs ve karnın solunum hareketlerini engelleyecek şekilde sıkıştırılması

d.Solunum hareketlerinin felci

II.Kanın oksijen taşıma kapasitesinin azalması ( karbonmonoksit zehirlenmesi )

III.Dokulara birim zamanda ulaşan oksijen miktarının akut olarak azalması.(şoklar )



Asfiksi Belirtileri:


ADLİ TIP Ders Notları - 8

8.YARALAR




Vücutta dış etki ile oluşan, dokunun yapı ve bütünlüğünü bozan her türlü lezyon yara olarak tanımlanır.Adli rapor düzenlemekle yükümlü her hekimin yara özelliklerini çok iyi bilmesi,bunları raporuna doğru ve eksiksiz bir biçimde kaydetmesi zaruridir.



Yaranın Tanımlanması:

Her yarada bulunan yara karakterlerini bilmek ve saptanan yaranın bu bilgiler ışığında ayrıntılı tanımını yapmak gerekir.

a.Yara lokalizasyonu :Yaranın bulunduğu bölge hekim olmayanlar tarafından da anlaşılabilecek şekilde tanımlanmalı, sabit ve bilinen anatomik noktalara cm cinsinden uzaklığı belirtilmelidir.

b.Yara boyu ya da boyutları : Yaranın cilt üzerindeki büyüklüğü, uzunluğu, genişliği, kapladığı alan metrik sisteme göre belirtilmelidir.

c.Yara dudakları :Cildin açılmış yerinde yara içine bakan cilt kısımlarıdır. Yaranın sınırlarının düzgün olup olmadığı, dudaklarında çentik bulunup bulunmadığı belirtilmelidir.

d.Yara açıları : Kesici - delici alet yaralarında yaranın her iki ucundaki sonlanma noktasının dar yada geniş açı olup olmadığı belirtilmelidir.

e.Yara yönü : Yara belirli bir yönde seyrediyorsa belirtilmelidir.

f.Yara kuyruğu : Yaranın sonlanma bölgesidir.

g.Yara derinliği ve trajesi : Yaranın cilt altında hangi dokuları ilgilendirdiği, dudaklarda izlediği yol, vücut boşluklarına ulaşıp ulaşmadığı belirtilmelidir.

h.Yara oluş zamanı :

i.Yaraların birbirleri ile ilişkisi :

j.Yaranın ağırlık derecesi :Yaranın yaşamı tehdit edip etmediği, ölüme etkisinin olup olmadığı belirtilmelidir. Birden fazla yara varsa her bir yara için bu durum belirtilmelidir.



Yaraların Sınıflandırılması

A.Mekanik etki ile oluşanlar:

1. Ezici alet yaraları ( Künt cisim yaraları )

2. Kesici alet yaraları

3. Kesici - delici alet yaraları,

4. Delici alet yaraları

5. Kesici - ezici alet yaraları

6. Ateşli silah yaraları


ADLİ TIP Ders Notları - 6

6. ÖLÜ MUAYENESİ




Ölü muayenesi, herhangi bir nedenle canlılığı sona ermiş bir insan bedeninde, başta ölüm sebebi olmak üzere, pek çok bilinmeyene cevap bulmaya yönelik bir incelemedir. Bu muayenenin yapılması, her hekimin görev ve sorumlulukları içerisinde yer alır.

Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na göre; bir ölüm olayında, cesedin defninden önce hekim muayenesi yapılması zorunlu kılınmıştır. Yine bu kanun ile ölü muayenesi yapacak hekimler arasında öncelik belediye hekimlerine verilmiş, belediye hekiminin bulunmadığı yerlerde ise hükümet tabipleri (günümüzde sağlık ocağı hekimleri) bu iş ile görevlendirilmiştir. Hekimin bulunmadığı köy ve kırsal bölgelerde sağlık memurları ve bu iş için yetiştirilmiş memurlardan, bunların da bulunmadığı yerlerde ise jandarma karakol komutanı yada köy muhtarının bu iş ile sorumlu olduğundan bahsedilmekte ise de, bu muayenenin hekimin işi olduğu açıktır.

Ölü muayenesi yapacak bir hekimin, çeşitli hatalardan kaçınmasını sağlayacak,uygun davranış tarzı şu şekilde olmalıdır;

1) Öncelikle, ölümün erken ve geç belirtilerini değerlendirerek ölüm halinin meydana geldiğinden emin olmalıdır.

2) Cesedin kime ait olduğunu tespit etmelidir. Bunun için bulunabiliyor ise fotoğraflı bir kimliğin ceset ile karşılaştırılması en pratik yöntemdir.

3) Hekim,var ise yakınlarından ölene ait öykü almalıdır. Bu öyküyü alırken , ölümden önceki şikayet ve bulguları,kullandığı ilaçları,geçirdiği hastalık ve ameliyatlar ile bir hekim takibinde olup olmadığını öğrenmeye çalışmalı, var ise rapor ve reçete gibi tıbbi belgeleri incelemeli, yakın zamanda geçirilmiş trafik kazası ve darp gibi bir travmanın olup olmadığını sorgulamalıdır.

4) Hekim,vücudun muayenesinden önce,var ise üzerindeki giysileri incelemelidir. Giysiler üzerinde herhangi bir yırtık ve sökük olup olmadığını,ateşli silah veya kesici-delici aletlere ait herhangi bir izin bulunup bulunmadığını, kan veya meni lekelerinin mevcut olup olmadığını araştırmalıdır.

ADLİ TIP Ders Notları - 7

7. OTOPSİ


Otopsi; “oto” ve “opsis” kelimelerinin birleşmesi ile meydana gelmiş bir kelime olup “kendini görme” anlamına gelmektedir.

Adli Tıpta otopsi, cesedin dıştan ve içten incelenmesi anlamında kullanılmakta olup günlük uygulamada “tıbbi” ve “adli” olmak üzere iki gruba ayrılır.



1)Tıbbi Otopsiler: Ölen kişinin vasiyeti veya yakınlarının izni ile yapılan otopsilerdir. Bu olgularda izin alınmadan otopsi yapılması, şikayet durumunda hekime sorumluluk yükler. Ancak hekimin, ölümün bulaşıcı bir hastalık sonucu meydana geldiğine dair bir şüphesi bulunuyor ise U.H.K. 70. maddesi gereğince hekim otopsi yapabilir. Bu durumda ailenin izni gerekmez.



Tıbbi otopsi yapmaktaki amaçlar şunlardır:

a. Klinik tanının doğrulanması veya reddedilmesi.

b. Tedavinin etkinliğinin belirlenmesi.

c. Hastalığın doğal seyrinin incelenmesi.

d. Hastalığın yayılma derecesinin öğrenilmesi.

e. Ölüme yol açan hastalığın ve ölüm nedeninin saptanması.

f. Tıp öğrencilerinin , hekimlerin eğitimi ve akademik araştırmalar.

g. Epidemiyolojik amaçlarla doğru verilerin toplanması.

h. Konjenital durumların veya bulaşıcı hastalıkların saptanması ve bu konuda ölenin yakın akrabalarının bilgilendirilmesi.



2)Adli Otopsiler: Adli olaylarda (kaza, intihar, cinayet) veya adli olay olma ihtimali bulunan şüpheli ölüm olaylarında yapılan otopsilerdir. Bu otopsilerin yapılabilmesi için ölü yakınlarından izin alınması gerekmez.


ADLİ TIP Ders Notları - 5

5. ÖLÜ BEDENİNDEKİ DEĞİŞİMLER




Ölüm, bir kişiye canlılık niteliği kazandıran ve ana hayat fonksiyonları denilen solunum, dolaşım ve sinir sisteminin durması sonucu meydana gelen bir olaydır.

Bugün dünyanın çoğu ülkesinde, solunum ve dolaşım sistemlerinin artifisiyel olarak destek almaksızın çalışamaması ve santral sinir sistemi fonksiyonlarının durması hukuken ölüm olarak kabul edilmektedir. Bu üç ana sistemin fonksiyonlarının durmasına SOMATİK ÖLÜM denilir. İnsan vücudunda bu üç sistemin fonksiyonlarının durmasından sonra sistemler arası koordinasyon ve hücre içi fonksiyonlar bozulmaktadır.Buna da HÜCRESEL ÖLÜM denilmektedir. Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere ölüm, irreversibl ve progresif bir olaydır.



ÖLÜMÜN TANISI

Her hekim, ölüm olguları ile karşılaştığında ölüm halini belirlemek ve ölüm raporu ( defin ruhsatı ) düzenlemekle yükümlüdür. Bu nedenle ölüm tanısı koyarken de aşağıda belirtilen muayene yöntemlerini bilmesi ve dikkatlice uygulaması gerekir.

Dolaşım sistemi muayenesi :

Kalp oskültatuar olarak tüm odaklarda dinlenmeli,

Periferik nabızlar kontrol edilmeli,

Olanak elveriyorsa EKG çekilmelidir.

Solunum sistemi muayenesi :

Solunum hareketleri dikkatlice gözlenmeli,

Solunum sesleri dinlenmelidir.

Merkezi sinir sistemi muayenesi :

Nörolojik muayene yapılarak tüm refleksler kontrol edilmeli, özellikle kornea ve

pupilla reflekslerine bakılmalıdır.



YALANCI ÖLÜM : Bazı durumlarda dolaşım çok yavaşlar, solunum oldukça yüzeyelleşir ve bazı refleksler azalabilir. Bu gibi durumlara özellikle; ölmekte olan kişilerde , Cheyne- Stokes solunumu ile birlikte olan böbrek yetmezliğinde , uyuşturucu madde alarak komaya girenlerde , asfiksik olaylarda ve kollaps durumlarında rastlanmaktadır. Hekim," yalancı ölüm " yanılgısına düşmemek için "ölüm " teşhisi koyarken azami dikkatli olmak zorundadır.


ADLİ TIP Ders Notları - 3

3. DOĞAL SEBEPLİ ANİ, BEKLENMEDİK VE ŞÜPHELİ ÖLÜMLER




Bilinen bir hastalığı olmayan kişinin ölü bulunması, bilinen bir hastalığı olmayan kişinin kısa sürede nedeni anlaşılamadan ölmesi ya da bilinen bir hastalığı olup da bu hastalığı ölüme neden olacak şekilde bir klinik göstermeyen kişinin ölmesi genellikle yakınları tarafından beklenmedik bir ölüm olarak değerlendirilip şüpheyle karşılanmaktadır. Bu kavramlar çeşitli şekillerde tanımlanmaktadır. Bunlardan biri aşağıda aktarılmıştır.

Ani ölüm : Var olan hastalığı kendisi ve çevresi tarafından bilinmeyen kişinin çok kısa bir zamanda ölmesidir.

Beklenmedik ölüm : Sağlıklı görünen bir kişinin birdenbire hastalanıp daha tanısı konmadan çok kısa sürede ölmesidir.

Şüpheli ölüm : Bilinen bir hastalığı olmayan yada bilinen hastalığı öldürücü nitelikte komplikasyon çıkaracak durumda olmayan kişinin ölü bulunmasıdır.

Tanımlamalardan da anlaşılacağı gibi bu ayrı tanımlamalar iç içedir. Bu tür ölümlerin gerçek nedenleri kişiye, o kişinin sosyoekonomik ve sosyokültürel yapısına, kişinin yaşadığı ülkenin sağlık hizmetlerinin seviyesi ve yaygınlığı gibi birçok faktöre bağlı olarak farklılıklar göstermektedir. Bu tür ölümlerin etyolojisinde saptanabilecek olası nedenler;

1.Herhangi bir hastalığın akut ya da geç komplikasyonu,

2.Geçirilen bir travmanın akut ya da geç komplikasyonu,

3.Unutulmuş ya da önemsenmeyen bir travmanın akut ya da geç komplikasyonu,

4.Entoksikasyonlardır.

Böylesine geniş hastalıklar grubunun ölüm nedeni olarak karşımıza çıktığı bu tür durumlarda kesin ve sağlıklı tanı için;


ADLİ TIP Ders Notları - 4

4. KİMLİK TESPİTİ




Bir kişinin tanınmasında, tanımlanmasında ve diğer kişilerden ayırdedilmesinde etkin olan özelliklerin bütününe “kimlik” adı verilir. Yaşayan ya da ölü bir kişinin bu özelliklerinin ortaya konulmasına ise kimlik tespiti denir.Kimlik tespiti, Adli Tıbbın en önemli konularından birini oluşturmaktadır. Adli Tıpta incelenmesi gereken canlı ya da ölüde yapılan bütün işlemlere öncelikle kimliğin saptanması ile başlanılır.



Adli Tıp ve Hukuk Uygulamalarında İki Tür Kimlik Tanımı Yapılır :



1. Adli Kimlik : Bir kişiyle ilgili olarak nüfus kayıtlarındaki bilgilerden oluşan kimliktir. Cinsiyet, doğum yeri, yılı, anne, baba ve kardeşlerle ilgili bilgiler başlıca öğeleridir. Bu tür bilgiler; kişiye ait fotoğrafı da içeren bir belge üzerinde gösterilebilir (kimlik belgesi, sürücü belgesi, pasaport v.b.).Adli kimlik, canlının ya da ölünün üstünden çıkan çeşitli belgelerin değerlendirilmesi ile saptanır. Ancak bu tür belgelere her zaman güvenilemez. Çünkü adli kimlik; kimlik saklama, başka birine ait kimlik kullanarak haksız kazanç elde etme ya da gizlenme gibi değişik amaçlarla değiştirilmiş olabilir ya da kişinin üzerinden herhangi bir kimlik belgesi çıkmayabilir.



2. Tıbbi Kimlik : Vücut özelliklerinin tümüyle birlikte değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkan kimliktir. Bir başka deyişle kişinin görüntüsünün fotoğraf gibi tanımlanmasıdır. Boy, vücut ağırlığı, cinsiyet, renk (göz, saç, ten), yüz özellikleri (kulak, burun, ağız, saç, sakal, bıyık, kaş, kirpik,v.b.), dişler (eksik,fazla,protez,renk,dolgu,v.b), ameliyat,ya da yanık/yara skatrisleri, deri lekeleri ve döğmeler, erkek ise sünnet, kadın ise kızlık zarı, doğum bulguları, ekstremite özellikleri (kısalık, fazlalık, eksiklikler gibi) ve anomaliler tıbbi kimliğin tanımlanmasında ayrıntılı olarak incelenmesi gereken fizik özelliklerdir.



Kimlik Tespitinde Kullanılan Yöntemler:


ADLİ TIP Ders Notları - 2

2. HEKİMİN YASAL SORUMLULUKLARI



Tıp, bir sanat ve bilim olarak tanımlansa da uygulayıcıları için kazanç sağlayıcı bir meslektir. Bu mesleğin uygulayıcısı olan hekimler de diğer vatandaşlar gibi hukuk kurallarına bağlı olarak yaşamak ve çalışmak durumundadır. Hekimlerin kendileriyle ilgili yasal yükümlülükleri bilmemeleri, onları sorumluluktan kurtarmaz. Bu nedenle her hekimin ülkesindeki tıbbi uygulamaları düzenleyen yasaları çok iyi bilme zorunluluğu vardır.

Hekim, mesleki uygulamalarından dolayı hukuken sorumludur. Ancak ülkemizde bu sorumluluk çeşitli yasa, tüzük ve yönetmelikler içerisinde vurgulanmakta olup bu konuda özel bir yasa bulunmamaktadır.

Ülkemizde, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun (1219 SK) ve Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi (TDN) hekimlik mesleğinin yürütülmesini ve hekimin hastaları ve meslek örgütü ile ilişkilerini düzenleyen kurallar getirmiştir. Ayrıca, Umumi Hıfzısıhha Kanunu (UHK), Nüfus Planlaması Kanunu (NPK), Organ ve Doku Alınması Saklanması ve Nakli Hakkındaki Kanun (2238 SK), Türk Ceza Kanunu (TCK), Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), Hasta Hakları Yönetmeliği (HHY), Hekimlik Meslek Etiği Kuralları (HMEK) ve diğer bazı kanun, yönetmelik ve tüzüklerde hekimlerin uyması gereken yada hekimlik uygulamalarını belirleyen kurallar gösterilmiştir.

Hukuk; kişilerin doğuştan kazanılmış sayılan yaşam, sağlık gibi maddi; onur, sır, özgürlükler, saygınlık gibi manevi değerlerini kişilik hakkı sayarak güvence altına almıştır. Tıp sanatı insanlar üzerinde iyileştirme amacıyla uygulandığı için kişinin yasalarca korunan yaşamı, beden bütünlüğü, sağlığı bozulsa bile hekimlik uygulamaları hukuken korunmuştur. Ancak, tıbbi müdahalelerin hukuken korunması, hukuka uygun oldukları sürece söz konusudur ve sınırsız değildir. Hukuka uygunluk sınırı aşıldığında hekimin cezai ve hukuki sorumluluğu ortaya çıkar.



Tarihçe

Hekimin, tarih boyunca, insan sağlığına faydalı olduğu zaman takdir edilmesine karşın, zarar verdiğinde, sorumlulukla karşı karşıya kaldığı tarihi belgelerden anlaşılmaktadır. Mezopotamya uygarlığından günümüze yazılı belgeler olarak gelen, Hammurabi Kanunları’nda “hekimin neşter ile tehlikeli bir yara açarak hastasını öldürmesi veya gözünü harap etmesi halinde iki elinin de kesileceği” belirtilmektedir. Burada istenmeyen sonucun, sorumluluk için yeterli kabul edildiği anlaşılmaktadır. Hindistan’da Manu ve Zoroastra Kanunları’nda, hekimin sorumluluğunun yine hekimlerden oluşan bir jüri tarafından saptanan kusura dayandırıldığı görülmektedir. Mısır’da ise hekim, deney ve uygulamalara dayanan tıp kurallarına uymadığı zaman sorumlu tutulmuştur. Burada ise kurallara uymama kusur olarak kabul edilmektedir. Eski Yunan’da Hipokrat ve onu izleyenler tarafından, hekim sorumluluğunun ilk temelleri ortaya atılmış, “tıp kurallarına uyulmama” kusur olarak kabul edilmiştir. Çağlar boyunca da kusur, hekim sorumluluğunda temel ve değişmez bir unsur olarak günümüze kadar gelmiştir.



Hekimlik Uygulamalarının Hukuka Uygunluğu

Her türlü tanı ve tedavi girişiminin, tıbbi yardım ve müdahalenin hukuken korunması bir başka deyişle olumsuz, zararlı sonuçlarından hekimin sorumlu tutulmaması için hekimin yetkili olması, hasta onamının varlığı ve uygulamanın tıp ilke ve kuralları ile genel hukuk kurallarına uygun olması gereklidir. Uygulamanın tıp ilke ve kurallarına uygunluğu, hekimin hastasına karşı sadakat, özen, tedavi ve tedavinin sürdürülmesi, bilgi ve belgeleri kayda geçirme ve saklama yükümlülüklerini içerir.




ADLİ TIP Ders Notları - 1


ADLİ TIP DERS NOTLARI




İÇİNDEKİLER

1.      ADLİ TIBBIN TANIMI,TARİHİ VE ÜLKEMİZDEKİ YAPILANMASI
2.      HEKİMİN YASAL SORUMLULUKLARI
3.      DOĞAL SEBEPLİ ANİ, BEKLENMEDİK VE ŞÜPHELİ ÖLÜMLER
4.      KİMLİK TESPİTİ
5.      ÖLÜM VE ÖLÜ BEDENİNDEKİ DEĞİŞİMLER
6.      ÖLÜ MUAYENESİ
7.      OTOPSİ
8.      YARALAR
9.      ADLİ RAPOR DÜZENLENMESİ
10.  ASFİKSİLİ ÖLÜMLER
11.  ÇOCUK İSTİSMARI VE ÇOCUK ÖLDÜRME
12.  BABANIN VE ANNENİN TESPİTİ, DNA ANALİZLERİ
13.  ADLİ TIPTA YAŞ TAYİNİ VE ÖNEMİ
14.  JİNEKOLOJİ-OBSTETRİK VE ADLİ TIP
15.  CİNSEL YAŞAM VE ÜREME FONKSİYONLARINA YÖNELİK TIBBİ GİRİŞİMLER VE MEDİKOLEGAL SORUNLAR
16.  KADINA YÖNELİK ŞİDDET
17.  İNSAN HAKLARI VE ADLİ TIP
18.  ADLİ PSİKİYATRİ
19.  ADLİ TOKSİKOLOJİ
20.  TRAFİK TIBBI
21.  KİTLESEL FELAKETLERDE HEKİM TUTUMU
22.  SİGORTA TIBBI

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------


1. ADLİ TIBBIN TANIMI,TARİHİ VE ÜLKEMİZDEKİ YAPILANMASI




ADLİ TIBBIN TANIMI



Adli Tıp; tıbbi bilgilerin bu bilgilerle aydınlatılabileceği durumlarda suç ve hukuk olaylarına uygulanması sanatı ve bilimidir.

Günümüzde Adli Tıp,Adli Bilimler (Forensic Sciences) içerisinde yer alan bilimlerle beraber anılmakta,ancak kapsamı ve hukuk olaylarında başvuru sıklığı yönünden en önemli konumda bulunmaktadır. Adli olayların çeşitliliği ve farklı özelliklerinden ötürü Adli Tıp aynı zamanda çeşitli alt bilim dallarına ayrılmıştır.

Solunum Yetmezliği

SOLUNUM YETMEZLİĞİ (SY) TANI VE TEDAVİSİ



Solunum Fizyolojisi

Solunum bir çok organın koordine bir şekilde çalışmasını gerektiren komplike bir olaydır ve bu sistemlerden herhangi birinde ortaya çıkan problem solunum yetmezliğine neden olabilir. Normal bir solunum için öncelikle beyinde medulla ve ponsdaki solunum merkezinin normal işlev görüyor olması gerekir. Buradan çıkan solunum uyarısı periferik sinirler aracılığı ile diyafram gibi efektör organlara iletilir. Diyaframı, interkostal ve abdominal kasları innerve eden sinirler medulla spinalisden çıktığı için medulla spinalis hastalıkları da solunum yetmezliğine neden olur. Nöromüsküler kavşakta problem olması veya solunum kaslarında güçsüzlüğe neden olan problemler söz konusu ise diğer tüm sistemler normal de olsa solunum yetmezliği gelişebilecektir. Buraya kadar söz edilen sistemler solunumun pompa fonksiyonunun yani ventilasyonun normal bir şekilde gerçekleşebilmesi için gerekli olan oluşumlardır. Bunlardan birinde ortaya çıkan problem hipoventilasyona ve daha çok hiperkapnik solunum yetmezliğine neden olur(1).

Solunumun ikinci önemli komponenti akciğerler yani havayolları ve alveoller-asinüsler(yani gaz değişim üniteleri)dir. Burada meydana gelen bir problem yani havayollarında daralma(astım, KOAH’da olduğu gibi) veya gaz değişim ünitelerinin kollabe olması(atelektazi) veya sıvı ile dolu olması(pnömoni, sol kalp yetmezliği, ARDS gibi) ise akciğer yetmezliği ve hipoksemik solunum yetmezliğine neden olur.

Solunumun inspiryum fazı aktif ekspiryum ise normal koşullarda pasiftir. İnspiryumun en önemli kası diyafram olup C3-5 düzeyinden çıkan N frenikus tarafından innerve edilir. İnspiryumda tidal volümün %70’inin alınmasından diyafram sorumludur. Bunun dışında interkostal kaslar(eksternal interkostaller) ve aksesuar kaslarda(Sternokleidomastoid ve skalenler) inspiryuma katkıda bulunurlar. Yine adduktor laringeal kaslar(inspiryumda kord vokallerin açık kalmasını sağlarlar), glossofaringeal kaslar(inspiryumda üst solunum yolları-farenksin kollabe olmasını engeller) gibi çok sayıda üst solunum yolu kası da inspiryuma katkıda bulunur.Tablo I de solunum kasları özetlenmiştir.


Malign Plevral Mezotelyoma

Malign Plevral Mezotelyoma



Plevral mezotelyal hücrelerden köken alan, kötü prognozlu, tedavi olanaklarının son derece sınırlı olduğu, histolojik ayırıcı tanısı genellikle zorlukla yapılabilen bir tümördür.

EPİDEMİYOLOJİ

İnsidansı sürekli artma eğiliminde olmakla birlikte oldukça seyrek görülmektedir. Yıllık insidans rakamları erkeklerde 10–30/1000000, kadınlarda ise 2/1000000 civarındadır.[1] Erkeklerde daha sık görülmesi mesleksel asbest maruziyeti ile açıklanmaktadır. Ortalama yaş 60 civarındadır.

Sanayileşmiş ülkelerde asbest kullanımının sınırlandırılması nedeniyle 2020 yılından sonra, mezotelyoma insidansının gerilemesi beklenmektedir. Çevresel asbest maruziyetine bağlı olarak ülkemizin de içinde bulunduğu bazı bölgelerde artmış mezotelyoma insidansı saptanmakta, ülkemizde ayrıca erionit Kapadokya bölgesinde mezotelyoma etyolojisinde diğer bir çevresel faktör olarak dikkati çekmektedir.[2,3]



ETYOLOJİ

Malign plevral mezotelyoma ( MPM ) gelişiminde en fazla etkili olan asbest türü Crocidolite (mavi) ve amosite asbesttir.[4,5] Sanayide ise daha sık Chrysotile ( Beyaz ) asbest kullanılmaktadır. Erionit, gerek chrysotile, gerekse crocidolite asbestten daha karsinojen bir lifsel maddedir. Hayvan deneylerinde elde edilen sonuçlar >5mm uzunlukta ve < 0.25 mm çapındaki asbest liflerinin daha karsinojenik olduğunu ortaya koymuştur. [6,7] Malign plevral mezotelyomalı hastalarda asbest maruziyeti yaklaşık %50 hastada tanımlanabilmekte, tümörün ortaya çıkışı ile ilk asbest maruziyeti arasında 20-40 yıllık bir sürenin geçmesi beklenmektedir.[8] Terapötik radyasyon maruziyeti ve kronik plevral hastalıklar da mezotelyoma etyolojisinde rolü saptanmış faktörlerdir.[9,10] Ayrıca Simian 40 virüsü de etyolojik nedenler arasında sayılmaktadır.


Astım

ASTIM




Astım, çocuklarda ve erişkinlerde en sık görülen kronik hastalıklardan birisidir. Dünyanın her bölgesinde ve her yaşta görülmekle birlikte gelişmiş ülkelerdeki prevalansı gelişmekte olan ülkelere göre daha yüksektir. Çocuklarda yaklaşık %5-20, erişkinlerde %5-10 oranında rastlanmaktadır. Kistik fibrozisin iki binde bir, diabetes mellitusun %3 gibi oranlarda görüldüğü düşünülürse astmanın sıklığı ve önemi daha iyi anlaşılabilir.

TANIM

Astım“hava yollarının kronik inflamatuar bir hastalığıdır”. Nasıl ülseratif kolit kolonun, romatoid artrit eklemlerin inflamatuar bir hastalığı ise astım da hava yollarının inflamatuar bir hastalığıdır. Günümüzde astım tanımı;

"Mast hücreleri, eozinofiller ve T lenfositler başta olmak üzere değişik hücrelerin rol oynadığı hava yollarını kronik inflamatuar bir hastalığıdır. Duyarlı kişilerde hava yollarındaki bu inflamasyon nöbetler şeklinde gelen öksürük, nefes darlığı, hışıltılı solunum(wheezing), göğüste sıkışma hissine neden olmaktadır ve yakınmalar özellikle gece sabaha karşı ortaya çıkmaktadır. Hastada var olan bu semptomlar diffuz hava yolu obstrüksiyonuna bağlıdır. Hava yolu obstrüksiyonu değişik derecelerde olup, genellikle reversibldir ve spontan ya da tedavi ile düzelebilir. Ayrıca hava yollarındaki kronik inflamasyon hava yollarının değişik uyarılara kaşııduyarlılığının artmasına da neden olmaktadır"

Hava yollarındaki kronik inflamasyon bronş mukozasında yapısal değişikliklere, dolayısiyla hava yollarının nonspesifik uyarılara karşı duyarlılığının artmasına neden olur. Duyarlılığı artmış olan hava yolları, sağlıklı kişileri etkilemeyecek kadar küçük uyarılar karşısında bile abartılı bronkokonstriktör yanıt verirler, buna da “bronşial hiperreaktivite” denir. Hava yolu inflamasyonu ve artmış hava yolu duyarlılığı sonucu bronşlar diffüz olarak daralır. Bu daralma, değişik derecelerde olup, genellikle reversibldir, spontan, ya da tedavi ile düzelebilir. Hava yollarındaki daralmaya paralel olarak hastalarda özellikle gece sabaha karşı öksürük, nefes darlığı, hışıltılı solunum ve göğüste sıkışma hissi gibi semptomlar ortaya çıkar. Semptomların nöbetler şeklinde gelmesi hava yolu obstrüksiyonunun reversibl olduğunu gösterir.


Ebates Coupons and Cash Back